26 Eylül 2013 Perşembe

Perşembe


Bu hafta nasıl geçti anlamadım. Ne çabuk perşembe oldu. İşlerin yoğun olması da buna katkı sağladı. Bir çok şey yapma isteğiyle başladığım haftayı hiç bir şey yapmamış olarak bitiriyorum.

Bu aralar evimizde minik bir misafir var. Eski iş arkadaşımın doğum gününü bizim evde kutladık Bize geldiğinde elinde bu kuş vardı. İş yerindeki arkadaşları almış. Bakamayacağı bizde kalabileceğini söyledi. Kuşlardan korkutuğum için ben istemedim. Ev arkadaşım zamanım yok dedi. Ama sağ olsun arkadaş bir şekilde kuşu bizde bıraktı. Kuşu istemiyor. Kuş dişi ve bir kaç aylık olduğu için eğitimi zormuş zaten çok vahşi. Kesinlikle ele gelmiyor , kolay kolay uçmuyor, karanlık kuytu köşeleri seviyor. Bazen bizi öldürme planları yaptığını düşünüyorum. Çok kötü bakışları var. En kısa sürede ona yuva edindireceğiz başka çaresi yok. Can güvenliğimiz tehlikede:)



Kaç gündür canım yaprak sarması çekiyordu. Bugün muradıma erdim. Yemekhanedeki yemekler cazip gelmeyince arkadaşlarla sipariş verdik. Yedim rahatladım ama nerede annemin yaptığı sarmalar. Annemi özledim sanırım sürekli özlemek için neden arıyorum. Bayramda gelse de bir an önce gitsem :(

24 Eylül 2013 Salı

Yaşamak Bazen Sabır İster

Ne zaman gitti tren?
Bir ben kaldım birde gölgem
Saatim mi geri kalmış bilmem


Ne sen anladın ne ben öğrendim
Ön sözler gereksizmiş geç bildim
Okuduk yinede gençmişiz işte
Öylesizliğin daha güzelmiş öylece
Bir kısa film hayattan kalan
Oyuncu olsan yönetmen olsan
Gördüklerini unutmuş olsan
Yaşamak bazen sabır ister



23 Eylül 2013 Pazartesi

Eskişehir'e gittik sonunda

Bir hafta sonunu daha geride bıraktık. Haftalar önce niyetlenip bir türlü gidemediğimiz, Sid'in hastalığı nedeniyle ertelediğimiz Eskişehir gezisine de bu hafta sonu gidebildik. Bu seferde ben hastalandım. Burnum kıpkırmızı , baş ağrısından ölüyor ve boğazım ağrımasına rağmen gidelim , gidelim diye bir teletabi kadar istekliydim. Gezmek söz konusu olunca her türlü sorunu yenebilirim.

Cumartesi sabah ne olur ne olmaz diye biletimizi almadık gara gidince aldık. Sabah 09.10 trenine gideriz diye düşündük ama yer olmadığından 12.45 trenine kaldık. Bizde o aradaki sürede Tandoğan 'da Gümüş'e  http://www.gumuspasta.com/ gittik.Yaz dönemi açık büfe için ara vermişlerdi görünce sevinmedim değil. Çok çeşit yok ama pastaları lezzetli bence fiyatına göre gayet başarılı. Kahvaltımızı Eskişehir de yapacaktık ama kısmet değilmiş.

14.15 te Eskişehir deydik. Tren garı merkeze yakın olduğundan biraz yürüdük ve Odunpazarı evlerine gitmek için tramvaya bindik. Biletleri aldığımız yerde 60 dk da aktarmalı olduğunu söyledi. Atatürk Lisesinin olduğu durakta indik. İlk Karikatür Müzesine uğradık ancak Ekim 'e kadar tadilat olduğu yazıyordu.Bizde direkt Odunpzarı evlerinin olduğu yere geçtik. Burada çeşitli müzeler, kültürel ve ticari değer taşıyan mağazalar, dernekler bulunuyor. Odunpazarında lüle taşından yapılmış bolca süs eşyası, takı görebiliyorsunuz. Tarihi evler rengarenk boyanmışlar. Bir kaç tarihi ev butik otel yapılmış. Odunpazarından lüle taşından yapılmış pipo ve magnetler aldık. Evlerin önünde bol bol foto çekebilirsiniz.






 Türk Kahvesi Geçici Müzesi 'ne uğradık. 02-23 Eylül arasında düzenlenmiş Bey Konağındaydı. Burada eski fincanlar , cezveler, tepsiler bulunuyordu. İsteyenlere Türk kahvesi ikram ediliyordu. Eksik yanı kimse bilgi vermiyordu ve hiç bir tarih bilgisi yoktu. Orada bulunmamız maksimum 15 dk sürdü. Sonrasında gezerek ve bol bol foto çekerek Çağdaş Cam Sanatları Müzesine gittik.













Giderken yolda Camzade ye http://www.camzade.com.tr/tr/hosgeldiniz uğradık. Burada cam sanatının  çok güzel örneklerini görebilirsiniz. Bazı ürünlerin fiyatı çok pahalıydı ama bütçenize göre muhakkak bir şeyler bulabiliyorsunuz.
Cam Müzesinde "Ben bunu eve götürsem ya" diyebileceğiniz çok güzel eserler var. Eskişehir'e geç gittiğimiz için zamanımız kısıtlıydı o yüzden yeterli gelmedi. Bir kaç kez daha gidebiliriz. Çağdaş Cam Sanatları Müzesinin yakınlarında Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi http://www.balmumuheykeller.com/hakkinda.php bulunuyormuş ama biz oraya gitmeyi açıkçası unuttuk. Müzeden sonra yemek için bir yerlere oturduk. Eskişehir'in ciböreği meşhur gidince deneyebilirsiniz. Bir şeyler yedikten sonra Sazova Parkına geçtik.
























Müzeye ilk girdiğinizde bu avluyla karşılaşıyorsunuz




Bu bilekliği Camzade'den Sid aldı. Aşağıdakiler gibi çok güzel bileklikler var.










Sazova Parkına hemen Odunpazarının ana caddesinde 11 ve17 nolu otobüsler gidiyor. Yaklaşık 20-25 dk sürüyor. Parka ilerlerken ağaçların iki yanda olduğu uzunca bir yoldan yürüyerek geçiyorsunuz. Parkta bol bol gelin ve damat görebilirsiniz. Sazova Parkı 2012 yılında hizmete açılmış. Eskişehir'in en büyük parkı. Parkın içinde Masal Şatosu , Korsan Gemisi ,Sabancı Uzay Evi ve Bilim Deney Merkezi bulunuyor. Korsan Gemisini gezmek isterseniz çok çok az bir ücret ödüyorsunuz. Kaptan köşkünü, zindan ve kiler gibi bölümlerini gezebilirsiniz.






Sazova Parkını gezdikten sonra fazla vaktimiz kalmadığından Doktorlar Caddesine gittik. Orada bir kaç mağaza gezip yemek için bir kafeye oturduk. Yemeğimizi yedikten sonra Porsuk çayının etrafını gezip tren garına yürüdük. Yolda Tuğba Kuruyemişi görünce benim yine nevrim döndü. Narlı sucuk , çakıl taşı çikolata aldım. Zaten yanımda beyaz çikolata, cocostar ve şekerler vardı. Trende kahveyle birlikte çok güzel gittiler. Son Ankara treniyle evimize döndük. Açıkçası planladığım gibi gitmedi. Gezmek istediğim yerler kaldı. Ama Sid yanımda olunca çok eğlendim. Eskişehir deyken arkadaşlar aradı ve neden bize haber vermediniz dedi. Büyük ihtimalle bir daha ki gidişimiz kalabalık olacak.










19 Eylül 2013 Perşembe

How I Met Your Mother








How I Met Your Mother 9. Sezon yayınlanmasına az kaldı. Sezon 23 Eylülde Amerika saati ile akşam 8, Türkiye saati ile gece 3′de yayınlanmaya başlayacak. Sezon final bölümü ve 22 bölümlük bir yayın sürecinden sonra dizi ne yazık ki bitecek. Sekizinci sezon bölümünde anne ortaya çıkmıştı. Bakalım nasıl bir sezon bizi bekliyor.

Yıllardır takip ettiğim ve çoğu insanın sıkılıp bıraktığı dizi bu sezon bitiyor. Bazı bölümlerinde yeter artık dedirtti ama yine de izlemekten vazgeçmedim. Ted ‘in hayatının aşkını arama çabalarında belki kendimde bir şeyler buldum. Her insan muhakkak acaba hayatımın aşkı kim olacak diye düşünmüştür. Eylül akşamı şarkısını bu yüzden çok severim. Belki de aynı şehirdeyiz. Aynı gökyüzüne bakıyoruz. Aynı mekânlarda farklı insanlarla görüşüyoruz. Ama bir gün geliyor ve yollarımız birleşiyor. İşte o zaman insan geçmişte yaşanılan kalp ağrıları, hayal kırıklıkları, dökülen gözyaşlarının boşuna olduğunu anlıyor. Bir arkadaşım ailesine evlenme kararını açıklamış fakat babası kabul etmemiş, kendisi asker olduğu için kızının da askerle evlenip zorluklar çekmesini istememiş engel olmuştu.  Arkadaşımda bu yüzden ailesinden habersiz evlendi. Nikâhında sadece çocuğun ailesi vardı. Gerçi sonrasında babası kabullenmiş güzelce düğünlerini yapmıştı. Evlendiği zaman ona sormuştum. “Aileni kaybetmek uğruna belki de ilerde pişman olabileceğin bir kararı nasıl aldın?” diye bana sadece “doğru insan karşına çıktığında emin ol neden yaptığımı anlarsın” demişti. Ve çok haklıydı. Umarım herkes onu çok mutlu edecek, kayıtsız şartsız güvenebileceği, huzuru bulduğu ve yanında rahatça saçmalayabildiği hayatının aşkıyla karşılaşır.


Sid’ le ilk tanıştığımız sıralarda askerden yeni gelmişti. Ben işe yeni başlamıştım. İş yerinde bu diziyi seyrederken gördüm. Ve bundan çok etkilenmiştim. Birazda hoşlandığın insandan ortak yön bulma çabalarımdan olsa gerek. İlk sezonları yalnız izledim. Son sezonu Sid ‘le birlikte izleyeceğiz. Ted’ e gelince sonunda tabiri caizse muradına erecek bu sezon.  Darısı bize o zaman.





17 Eylül 2013 Salı

Reng-i Ahenk


Lucie Thomas ve Thibault Zimmerman büyük bir sabır örneği göstererek kağıttan hazırladıkları objelerin fotoğraflarını çekerek sitelerine yayımlıyorlar.Gerçekten çok güzel görünüyorlar. Grafik tasarımcıların yaratıcılıkları takdir edilesi.

Sayfalarından bir kaç örnek bunlara bayıldım. Buradan da tık tık takip edebilirsiniz.







13 Eylül 2013 Cuma

Yaşasın Cuma :)



Oley bugün Cuma ve çok güzel bir hafta sonu bekliyor biliyorum. Cumartesi günü arkadaşım doğum yapacak sezeryan doğum olacağı için gün aldılar. Eymen bey sonunda aramıza teşrif edecek. Tabi ki annesi onun için çok güzel şeyler hazırladı. Doğum fotoğrafçısıyla birlikte öğlen saatlerinde Özel Hrs Ankara Kadın Hastanesinde olacağız.

 Bu küçük tatlı şeyler Eymen için hazırlandı :)

Sid Kıbrıs a kardeşiyle tatile gitti. Tatile gideceği gün  güzel bir haber aldık ve çok mutluyuz. Neredeyse 9 aydır bekletildiği iş başvurusu olumlu sonuçlandı ve sorun çıkmazsa Ekimde yeni işine başlayacak. Bizim için çok önemliydi aynı iş yerinde çalışıyor olmamız sıkıntı yaratıyordu. Zaten yakın arkadaşlarımız dışında bu durumu kimse bilmiyordu. Rahat hareket edemiyorduk acaba laf olur mu yanlış anlarlar mı diye.  İyi yanları da vardı aynı oda da olmasak dahi her gün görebiliyordum. Arada küçük bakışmalar, laf sokmalar bizim eğlencemiz olmuştu. Ama şuanda başlayacağı yer buradan çok çok daha iyi o yüzden hiç üzülmüyorum.
Bu evimize yeni taşındık. Yaklaşık 5 yıldır ailemden ayrı yaşıyorum. Onlar farklı şehirdeler. İlk zamanlar zorlansam da artık alıştım. Ev arkadaşımla lise yıllarından beri tanışıyoruz. Babalarımız Van da görev yapıyordu ve ailecek görüşüyorduk. Yıllar sonra Ankara da yollarımız çakıştı. Çok iyi anlaştığımız söylenemez ama yıllardır tanımanın güveni var. Yeni eve taşınırken bir arkadaşımız daha katıldı bize 3 kişiyiz şuanda ama kısa süre sonra evlenecek o yüzden misafirimiz sayılır. Şu anki evimiz eski evimize göre çok daha büyük ve ferah. Ayrıca yokuş çıkmak zorunda kalıyorduk bu çok yoruyordu şuanda öyle bir derdimizde yok. Yerleştik sayılsa da ben nedense hala eski evimizi çok özlüyorum. Yaşanmışlıklar, anılar benim için çok önemlidir. Belki de bundan kaynaklanıyor. Çok güzel günlerim olmuştu.





Bu da yeni evden...




Yeni evde Sid e henüz yemek yapmadım. O yüzden sürekli söyleniyor. Bari kahvaltı hazırla diyor.  Eve taşındığımızda mutfakta böcek sorunumuz vardı evi ilaçlattık bende psikolojik olarak mutfağa uğramak bile istemiyorum.  Sid bugün beni aradı “ yarın uçaktan inince direkt sana geleceğim kahvaltı hazırlarsın demi” dedi iki saniyelik bir sessizlik olmuş farkında değilim “bana söyleniyor musun sen” deyince kahkaha atmaktan kendimi alamadım. İş başa düştü sabah kahvaltı hazırlanıp beklenecek. Öğlende hastaneye gidilecek. Herkes için yeni başlangıçlar var bu hafta sonu :) 





10 Eylül 2013 Salı

Müzik müzik



Çoğu insan için benimde ruhumun gıdasıdır müzik. Müziksiz hayatı düşünemiyorum. Yolculuklarda , yürürken, alışveriş yaparken , dinlenirken ...


Müzik listemi görenler şaşırabiliyor birbirinden o kadar alakasızlar ki. Ne yapabilirim kendimi bir kalıba sokamam. Kafayı taktığım şarkıları tüm hafta dinliyorum bıkmadan usanmadan. Bu aralar kafayı taktığım şarkılar aşağıda yer alıyor.


 Ruh halim değiştiğinde bunlarda değişecektir:)





Gidesim Var...

Bir hafta sonu daha yapılacaklar listesiyle geldi geçti. Heyecanla beklediğim Eskişehir gezisi bizimkinin hastalığıyla iptal oldu. Planlarımıza göre cuma bende kalacaktık cumartesi ilk trenle Eskişehire geçecektik.  Ama olmadı. Bu aralar o kadar çok gidesim var ki. Neresi olursa olsun. Yıllarca şehir şehir dolaşan hatta dolaşmak zorunda olan ben,  arada farklı şehir kokusunu almadan duramıyorum. Bilmediğim sokaklar, mekânlar, yüzünü belki bir daha göremeyeceğim insanlar, hayatlar…

Cuma akşamı iş çıkışında spor salonuna gittik. Bu aralar hepimizde bir göbek sorunu var. Erkekler tabi ki kas yapma peşindeler. Benimde göbeğimle dalga geçtiklerinden bir pilatesi sorayım dedim. Güzelce spor kompleksini gezdik fiyatları aldık. Genel itibariyle güzeldi yüzme havuzu gözümüze küçük göründü.  Ayrıca arkadaşlar gelen kızlar ne kadar azmış diye baya geyik yaptılar. Buda onlar için sorun yarattı. Bizimki Sid esprilere gülerken bir yandan bana bakıp tepkilerimi ölçüyordu. İçim içimi yese de bende onlara katılıyor aman bu çirozlardan mı kıskanacağım seni havası yaratıyordum. Kiloyla ilgili sorunum yok ama göbeğim her şeyi alıp götürüyor. Artık insanları göbeğimle döverim seni diye tehdit etmeye başladım.  Çok korkuyorlar düşünün artık. Hatta Sid göbek adını öğrenebilir miyim bence artık bir adı olmadı hüviyetini almış diye beni kızdırıyor. İşte bunlar hep abur cubur yüzünden.  Abur cubura aşırı düşkünlüğüm var. Hatta Sid anlaşıldı ilerde pastalarla, tatlılarla besleneceğiz akşam yemek yemeyi unutalım diyor. Beni böyle sinirlendirirse büyük ihtimalle pastayı da zor görecek. 
                                                     
Spor salonundan Sid le Bahçeli Liva ya yemek yemeye gittik. Bahçesinde oturduğumuza pişman olduk rüzgâr esiyordu ve Sid ‘in burnu kıpkırmızı oldu. Hastalanacağının belirtileri güzelce oluştu bir yandan Eskişehir e gideceğiz için içim içimi yiyordu. Bilet çok erken saatte istersen 08.10 daki tren için değiştirelim dedi. O anda hissettim bu iş yatacaktı. Biletin saatlerini değiştirdik. Oradan kalkınca hemen markete gidip nane limon, kivi, mandalina, çilek aldım. Bir an önce iyileştirmem gerekiyordu. Eve gidince Sid daha kötü olmaya başladı hemen yattı. Ben güzelce nane, limon, zencefili kaynattım. Daha da etkili olsun diye karabiber, bal ve sıcak sudan oluşan karışımdan hazırlamayı teklif ettim ama kabul etmedi. Sürekli terliyordu. Biraz daha iyi olur gibi oldu ama sabah kalktığımızda gece sürekli kalktığımız için uykusuz ve bitkindi. Shrek teki kedi gibi bir bakışı var bana daha bir şey demeden tamam gitmeyelim dedim. Elim varmasa da biletleri iptal ettim. O kadar çok gezmeye farklı bir yer görmeye ihtiyacım var ki neredeyse sen yat, dinlen, ben akşam trenle dönerim diyecektim. O kedi bakışlarıyla özür diledi ve ben atacağım tripten vazgeçtim. Tüm gün boyunca benim yüzümden diye söylendi ,aşağıdaki gibi bakışları görüpte bu çocuğu yeniden yeniden aşık olmamak mümkün mü?


6 Eylül 2013 Cuma

2013 ün Son Düğünü müydü Ne...





Dün akşam eski iş yerindeki arkadaşımın düğünü vardı. Aslında hem kız tarafı hem erkek tarafı olarak gittik. İkisinin tanışması iş yerinde olduğundan ikisini de tanıyorum. Gece boyunca ellerimizde büyüdüler geyiği eksik olmadı. Eski iş yerindeki arkadaşların organizasyonları benim için çok iyi oluyor. Diğer türlü o kadar kişi sözleşip bir araya gelemiyoruz. İş yerinden ayrılalı 1 yıldan fazla oldu. Aynı birimde olduğum birçok arkadaşımda iş değiştirdi. Bu yüzden düğün, doğum, yaş günü bir araya gelebildiğimiz ortamlar. Görüşemediğimiz koptuğumuz arkadaşlarda var sadece gördüğümüzde selamlaştığımız. Yıllarca beraber çalışıp sonra yabancılaşmak insanı üzüyor ama hayat diyelim. Kimseyi suçlamamak gerekiyor.

Eski iş yerim çoğunluk gençlerin çalıştığı bir kurumdu. Bende üniversitede okurken başlamıştım. 5 yıl boyunca çalıştım. Çok stresli bir ortamdı, mobbing fazlasıyla uygulanıyordu ama benim çalıştığım birimde arkadaşlarımızla öyle bir dayanışma vardı ki en kötü anda bile birbirimizi güldürebiliyorduk.
Aslında bazen eski iş yerini düşündükçe arafta kalıyorum. Özlemekle özlememek arasındayım. Oraya gitsem aynı şartlarda çalışamam. Özlediğim o iş ortamı da kalmamış. Herkes şikâyetçi onlar bile eskiyi özlüyorlar.

Yeni iş yerimde bayan sayısı oldukça az ve farklı yerlerde olduğumuzdan çoğu zaman göremiyorum. Kahve sohbetlerini, sabah kahvaltılarımızı, şirket içi küçük dedikodularımızı çok özlüyorum. Çok fazla çalışan olduğu için malzeme hiç bitmezdi. Sürekli olaylar olurdu.  Şimdi dinlenmek için sadece terasa çıkıp sadece gelip geçen arabaları izliyorum bol bol erkek muhabbeti yapıyorum ( erkek çok olunca başka şansın kalmıyor) Bu işe başlamadan iyi yönler ve kötü yönler listesi yapmıştım. Orada kalmam için sadece iyi arkadaşlar seçeneği vardı. Pişman değilim burada olduğuma hatta hayatımda yaptığım en iyi tercihlerden biri oldu. Yeni arkadaşlarım oldu. Stresten azda olsa uzaklaştım. İş yoğunluğu her yerde oluyor ondan çokta şikayetçi değilim.


Bu seneki son düğün organizasyonunu dün akşam bitirmiş olduk. Seneye bekleyen düğün haberlerini aldım bu düğün vesilesiyle. Ne diyelim darısı başımıza :) 







5 Eylül 2013 Perşembe

Sonbahar


Yüreğimde hüzün var
Çıplak ağaçlar gibi işim zor..
Eylülün gelmesiyle havanın soğuması bir oldu. Bana bir hüzün çöktü, buğulu bakışlar, melankolik tavırlar başladı. Çoğu insan sevmese de ben bu havaları çok seviyorum. Hemen bilgisayarımdan sonbahar klasöründeki duygusal şarkıları açıyorum. Mis kokulu bir kahveyle kedi gibi camın önünden çevreyi izliyorum ve kendimden geçiyorum :) İş yerinde bu keyif kısa sürse de insan müziğinde etkisiyle duygudan duyguya savruluyor.

Bu hafta sonu Eskişehir'e gidiyorum çok heyecanlıyım. Bunun bir nedeni de sevgilimle ilk kez şehir dışına çıkıyor olmamız. 1 yıldır berber olmamıza rağmen hiç şehir dışına beraber gitmemiştik. Gezmeyi çok seven biri olarak kısa süreli bir gezi olsa da hemen hazırlık yapmaya başladım. MP3 e yolculuk şarkıları seçilir, fotoğraf makinesi, yolda yenecek abur cuburlar hazırlanır, dergiler çantaya yerleştirilir. Ben hazırım sen hazır mısın Eskişehir  J

3 Eylül 2013 Salı

Ben buralarda yeniyim galiba

Belki  de bu blog da hevesle başlayıp yarım bıraktığım diğer işler gibi olacak. Kimin gözleri değecek bu yazılara bilmiyorum ama ben birazda bencillik yapıp kendim için yazacağım. Günlüğüm olacak bir nevi, dönüp baktığımda şu anki duygularımı belki yeniden hissetmek için ...